„Dedemin mezarında karış karış ot bitmiş.
Konan göçmüş, gelen gitmiş, iz yitmiş.
Ekin olmuş, başak yetmiş, iş bitmiş.
Hüzün saklı havasında, köyümün.“
– Mustafa Coşkunsu
Çocukken, yaz tatilini iple çekerdim.
Bir ümitle bekler, belki köye giderdim.
Gidemezsem ağlar, boyun bükerdim.
Sevgisi yüreğimde saklı, köyümün.
Köy denince, bir an, hatırımda canlanan,
Yoksul bir dağ köyü, zihnimde kalan,
Kıvrım kıvrım yollar, tırmanarak çıkılan,
‚Avşaralan’dır adı tabelada , köyümün.
Meskeni sanki münzevidir dağa, ormana.
Münbit değil arazi, ürün girmez harmana.
Kimi taştan evlerin, kimi kerpiç yan yana,
İç içe geçmiş bir yaşam, evlerinde köyümün.
Mekan aynı, zaman ise durmuş bir anda köyde,
Hayat devam ediyor işte, tarlada, evde,
İşte dayım mal yayıyor, Karanlıkdere’de,
Kimi sap çekiyor harmanına, köyümün.
Büyükbabam Atkıran’da ekin biçiyor,
Tırpan örste, çekiç elde ritim tutuyor.
O ses hala o tonda, kulağımda ötüyor.
Yankılanıyor ormanında köyümün.
Karanlık çöker köye, koyuldukça koyulur.
Çoban köpeklerinin sesi uzaklardan duyulur.
Cam lambaya renkli gaz, ilk akşamdan koyulur.
Yayılır bir apgın kokusu, sokağına, köyümün.
Evlerin penceresinden tek tük ışık sızıyor.
Gümüş tütün tabakası elden ele geziyor.
Yadigar emmi mukallit, Köroğlu’nu yazıyor.
Meclisinde kubuz bitmez, köyümün.
Sokağında bir acıklı kağnı sesi sızılar.
Harmanında meleşiyor, koyun ile kuzular.
Tecelli eder hep, biçare alındaki yazılar.
Depreşir sızıları yüreğinde, köyümün.
Dedemin mezarında karış karış ot bitmiş.
Konan göçmüş, gelen gitmiş, iz yitmiş.
Ekin olmuş, başak yetmiş, iş bitmiş.
Hüzün saklı havasında, köyümün.
Fazla kalmasam, hiç görmesimde kışını.
Az yemedim ben senin ekmeğini, aşını.
Yine duman bürümüş Akkaş’ın başını.
Havasını, suyunu çok özledim, köyümün.
Mustafa Coşkunsu